Skip to main content

Dijital amnezinin yükselişi, teknolojinin hayatımıza sağladığı hız ve kolaylıkla birlikte düşünmekten hatırlamaya değil, doğrudan aramaya geçtiğimiz yeni bir zihinsel dönemi işaret ediyor.

Dijital Amnezinin Yükselişi

En son ne zaman telefonuna bakmadan bir telefon numarasını hatırladın? Çoğumuz kendi numaramızı bile zor hatırlıyoruz. Eskiden yol tariflerini, yemek tariflerini, önemli tarihleri, hatta okul için bütün paragrafları ezberlerdik. Şimdi ise hızlı bir arama yeterli; cevap, daha yazmayı bitirmeden karşımıza çıkıyor.

Yavaş yavaş ve sessizce düşünmekten aramaya geçtik.

Bu kolay, doğal, hatta zararsız gibi hissediliyor. Ama günümüzde psikologlar daha derin bir soruyu soruyor: Teknolojiye olan bağımlılığımız düşünme biçimimizi değiştiriyor mu?

Dış kaynaklı bilişsel çağdaş dünyaya hoş geldiniz; beyinlerimizin “Google düşünebiliyorken neden ben düşüneyim?” dediği bir döneme.

Buna da bakın:

Dijital Amnezinin Yükselişi - Teknolojinin Etkisi İle Düşünmekten Aramaya Geçiş

Araştırmalar, insanların bir bilginin internette bulunabileceğini bildiklerinde onu unutmaya daha yatkın olduklarını ortaya koydu. Bilginin kendisini depolamak yerine, beynimiz onu nerede bulacağını depoluyor.

Buna Google Etkisi ya da dijital amnezi deniyor.

Bu, hafızamızın bozulduğu anlamına gelmiyor. Beynimiz sadece uyum sağlıyor: “Neden hatırlayayım, internet benim için hatırlıyorken?” (Sparrow et al., 2011)

Arama motorları ikinci hafızamız hâline geldi. Ama bu noktada durmuyoruz:

Artık sorun çözmüyoruz; arıyoruz.
Birinin davranışını anlamadığımızda ChatGPT’ye danışıyoruz.
Evde bir sorun çıktığında hemen bir eğitim videosu açıyoruz.
Bir ödev verildiğinde öğrenciler AI’dan özetlemesini, açıklamasını ya da yeniden yazmasını istiyor.

Bu değişim sadece bilgileri unutmakla ilgili değil. Bilgileri işlemek için artık ne kadar az zihinsel efor harcadığımızla ilgili. Bilgi her yerde, ama anlama derinliğimiz inceliyor.

Buna da bakın:

Dijital Amnezinin Yükselişi

Dijital Amnezinin Yükselişi – Teknoloji Düşüncemizi Nasıl Şekillendiriyor?

Psikologlar bilişsel dış yükleme (cognitive offloading) adlı bir olgudan bahseder. Yani, beynimizin eskiden yaptığı görevleri dış araçlara bırakmak.

Haritalar zihinsel yön bulmanın yerini aldı,
Hesap makineleri zihinsel matematik yapmanın yerini aldı,
Ve şimdi arama motorları hafıza ve akıl yürütmenin yerini alıyor.

Bu durum, insan düşüncesinin iki temel moduyla bağlantılıdır.

Hızlı düşünme (Sistem 1), beynin otomatik pilottaki hâlidir: hızlı, zahmetsiz ve sezgiseldir. Günlük hayatta verdiğimiz küçük kararlar, rutinler, hızlı yargılar ve “kaydır-geç” refleksi için harika çalışır. Ancak işin içine doğruluk, detay ve derin anlama girdiğinde aynı hız bazen yanıltıcı olabilir; çünkü Sistem 1 kestirme yolları sever ve yanlış varsayımlara kolayca sapabilir.

Yavaş düşünme (Sistem 2) ise daha dikkatli, analitik ve bilinçli bir zihinsel moddur. Çalıştırması efor ister; bu yüzden zihinsel olarak yorucu hissedilir. Ama tam da bu nedenle anlama, değerlendirme, öğrenme, problem çözme ve eleştirel düşünme gibi “derin iş” gerektiren konularda vazgeçilmezdir: Sistem 2 acele etmez, kanıt arar, olasılıkları tartar ve daha sağlam sonuçlara ulaşmayı hedefler.

Teknoloji bizi sürekli hızlı düşünmeye itiyor. Anında gelen sonuçlar, analiz için durmamızı nadiren sağlıyor

Buna da bakın:

Dijital Amnezinin Yükselişi – Gerçekten Düşünmeyi Dışarı mı Devrediyoruz?

Birçok açıdan evet. Ama bu, teknolojinin kötü olduğu anlamına gelmiyor.

Teknoloji inanılmaz: Dil öğreniyoruz, yeni beceriler kazanıyoruz, dünyayı keşfediyoruz ve anında cevaplara ulaşıyoruz. Tehlike araçlarda değil; tehlike, onların fikirlerle kurduğumuz bağın yerini almasında.

Düşünmek bir kas gibidir. Kullandıkça güçlenir, kullanmadıkça zayıflar.

Her bilgiyi ezberlemek zorunda değiliz. Ama meraklı kalmak, soru sormak ve beynimizin bilgiyi sadece tüketmek yerine onunla mücadele etmesine izin vermek zorundayız.

Derin düşünce efor ister. Ama gelişim de tam olarak bu eforla gelir.

Aramadan Önce Düşün.

Bir dahaki sefere “Bu nedir…” diye yazmak üzereyken, bir saniye dur. Önce beyninin denemesine izin ver. Ona bir şans verdiğinde, ne kadar çok şey yapabildiğine şaşırabilirsin; yeter ki fırsat tanı.