Skip to main content

Yakın tarihin en cesur müze soygunları ve arkasındaki gerçek olaylar. Hırsızlık dehası, kayıp tablolar ve çözülmemiş gizemler bu yazıda. Louvre bile iki kez hedef oldu: birinde ‘Mona Lisa’yı, şimdi ise Fransız taç mücevherlerini kaybetti. Bu efsanevi müze soygunları, dünyanın en güvenli galerilerinin bile kurnaz hırsızların eline düşebileceğini gösteriyor.

19 Ekim’de Louvre’da gerçekleşen gündüz vakti cüretkâr bir soygun yalnızca yedi dakika sürdü. Hırsızlar, yaklaşık 88 milyon euro değerinde Fransa’nın taç mücevherlerini alıp kaçmayı başardı. Ancak kültürel kaybın değeri ölçülemezdi.

Bu olay, yalnızca Paris’te değil, dünyanın dört bir yanındaki büyük galerilerde müze güvenliği hakkında rahatsız edici sorular doğurdu. En ünlü kurumlar bile zaman zaman dikkatsizlikten kaynaklanan açıklar verebiliyor.

Bu soygunun ölçeği sinematik görünse de, tarih bunun hiç de benzeri görülmemiş bir şey olmadığını kanıtlıyor.

Yakın Tarihin En Cesur Müze Soygunları ve Gerçek Hikayeleri

İşte dünyanın en ünlü altı müzesi ve yakın geçmişte yaşanan efsanevi soygunları — tarihin, cüretin ve adeta film sahnesi gibi bir kaosun iç içe geçtiği hikâyeler.

Yakın Tarihin En Cesur Müze Soygunları

1911’deki ‘Mona Lisa’ hırsızlığı, aslında tablonun küresel bir ikon haline gelmesine yardımcı oldu.

Mona Lisa Hırsızlığı (Louvre, Paris, 1911)

Nerede: Louvre Müzesi, Paris, Fransa
Çalınan eser: Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı
Hırsız: Vincenzo Peruggia (1913’te tutuklandı)

Hikâye:
22 Ağustos 1911 sabahı, müze çalışanları Mona Lisa’nın yerinde olmadığını fark etti. Leonardo da Vinci’nin en ünlü tablosu gece boyunca ortadan kaybolmuştu. Plan inanılmaz derecede basitti: İtalyan tamirci Vincenzo Peruggia, daha önce Louvre’da çalışmıştı.

Bir gün önce, sabah 7’de müzeye girdi; diğer çalışanlar gibi beyaz bir önlük giydi. Salon Carré odası boşalınca tabloyu çivilerinden söküp önlüğüne sardı, koltuğunun altına yerleştirdi ve Louvre’dan elini kolunu sallayarak çıktı. Müze çalışanları tablonun ertesi gün kayıp olduğunu fark etti.

İnanılmaz ama gerçek: Peruggia, Mona Lisa’yı iki yıl boyunca dairesinde, bir sandık içinde sakladı. 1913’te tabloyu Floransa’daki bir sanat tacirine satmaya çalışınca, tacir polisi aradı; Peruggia yakalandı ve Mona Lisa yeniden Louvre’a döndü.

Sonrası:
Peruggia milliyetçilikle kendini savundu: La Gioconda’nın İtalya’ya ait olduğuna inanıyordu. Kısa bir hapis cezasının ardından ülkesinde istemeden bir halk kahramanına dönüştü.

O dönemde Mona Lisa bugünkü kadar ünlü değildi. Aslında bu hırsızlık ve ardından gelen sansasyon, tabloyu dünyaca ünlü hale getirdi. Bazen bir skandalın en iyi tanıtım olduğu kanıtlandı.

Buna da bakın:

Boston’daki Isabella Stewart Gardner Müzesi’nden on üç başyapıt çalındı. Ve bu hırsızlık, sanat dünyasının en gizemli olayı olarak kaldı.

Boston’daki Isabella Stewart Gardner Müzesi’nden on üç başyapıt çalındı. Ve bu hırsızlık, sanat dünyasının en gizemli olayı olarak kaldı.

Isabella Stewart Gardner Müzesi Soygunu (Boston, 1990)

Nerede: Isabella Stewart Gardner Müzesi, Boston, ABD
Çalınan eserler: Johannes Vermeer’in The Concert’u ve Rembrandt’ın Storm on the Sea of Galilee’si dahil olmak üzere 13 sanat eseri, toplam değeri 500 milyon ABD dolarından fazla
Hırsızlar: Polis kılığına girmiş iki kimliği belirsiz adam; hiçbir zaman yakalanmadı

Hikâye:
18 Mart 1990 sabahının erken saatlerinde, polis üniforması giymiş iki adam müzenin yan kapısını çaldı ve bir olay ihbarı aldıklarını söyledi. Güvenlik görevlileri onları sorgulamadan içeri aldı. Dakikalar içinde bağlanıp bodruma kapatıldılar, hırsızlarsa müzede bir saatten fazla serbestçe dolaştı. Tabloları çerçevelerinden keserek sistematik şekilde çıkardılar.

Çalınan eserler arasında Vermeer’in The Concert’u vardı. Sanatçının bilinen yalnızca 34 eserinden biri ve bugün hâlâ dünyanın en değerli kayıp tablosu olarak biliniyor.

Ayrıca Rembrandt’ın tek deniz manzarası olan Storm on the Sea of Galilee, yine Rembrandt’a, Edgar Degas’a, Édouard Manet’ye ve Govert Flinck’e ait eserler de alındı. İlginç şekilde, daha değerli bazı tablolar dokunulmadan bırakıldı. Bu da hırsızların niyetlerine dair sorular doğurdu.

Sonrası:
FBI onlarca yıldır ipuçlarını, ödülleri (10 milyon ABD doları) ve şüphelileri araştırsa da hiçbir eser bulunamadı. Açgözlülüğe kurban giden güzelliğe hüzünlü bir anıt olarak bugün hâlâ, boş çerçeveler müzede asılı duruyor.

Buna da bakın:

Yakın Tarihin En Cesur Müze Soygunları - Hollanda’daki Van Gogh Müzesi’nden iki erken dönem Van Gogh tablosu çalındı.

Yakın Tarihin En Cesur Müze Soygunları – Hollanda’daki Van Gogh Müzesi’nden iki erken dönem Van Gogh tablosu çalındı.

Van Gogh Müzesi Soygunu (Amsterdam, 2002)

Nerede: Van Gogh Müzesi, Amsterdam, Hollanda
Çalınan eserler: View of the Sea at Scheveningen (1882) ve Congregation Leaving the Reformed Church in Nuenen(1884)
Hırsızlar: Octave Durham ve Henk Bieslijn

Hikâye:
7 Aralık 2002 sabahı şafak vakti, iki adam merdivenle müzenin çatısına tırmandı, bir pencereyi kırdı ve içeri sızdı. Dört dakikadan kısa sürede, giriş penceresinin hemen yakınındaki iki küçük tabloyu kaptılar — tamamen taşıması kolay olduğu için seçilmişlerdi — ve halatla aşağı indiler. Kaçış sırasında hırsızlardan biri bir tabloya zarar verdi ve bir beyzbol şapkasını geride bıraktı.

İkilinin kimliği daha sonra Octave Durham ve Henk Bieslijn olarak belirlendi. Tabloları birkaç ay sonra İtalyan mafya lideri Raffaele Imperiale’ye sattılar. Ancak bir yıl sonra yakalandılar; Durham 4,5 yıl, Bieslijn 4 yıl hapis cezası aldı.

Sonrası:
2016’da, Napoli’deki Imperiale’ye ait eski bir evde yapılan baskında tablolar bulundu. Mutfakta gizli bir duvar boşluğuna saklanmışlardı; nemden hafif hasar görmüş ama sağlamlardı. 14 yılın ardından Amsterdam’a geri döndüler — sanat suçları tarihinde nadir bir kurtuluş hikâyesi.

Buna da bakın:

 Yeşil Kasa’dan çalınan eşyaların toplam değeri yaklaşık 113 milyon euro olarak tahmin ediliyor. 

Yeşil Kasa’dan çalınan eşyaların toplam değeri yaklaşık 113 milyon euro olarak tahmin ediliyor.

Yeşil Kasa (Green Vault) Soygunu (Dresden, Almanya, 2019)

Nerede: Grünes Gewölbe (Yeşil Kasa), Dresden Şatosu, Almanya
Çalınan eserler: Kraliyet Sakson mücevherleri, toplam değeri 113 milyon euro’dan fazla
Hırsızlar: Berlin’in Remmo suç ailesinin üyeleri

Hikâye:
25 Kasım 2019 sabahı saat 04.00’te Dresden’in eski şehir merkezinin ışıkları söndü. Çünkü yakınlardaki bir köprünün altındaki elektrik kabloları yakılmıştı. Soygun, Avrupa’nın en eski müzelerinden biri olan, 1723’te II. Augustus (Güçlü Kral) tarafından kurulan Green Vault’ta gerçekleşti. Karanlıkta, hırsızlar müzenin bir penceresini kırarak içeri girdi, mücevher odasına koştular ve cam kasaları baltalarla parçaladılar. Elektrik kesintisine rağmen çalışan güvenlik kameraları her hareketlerini kaydetti ama engel olamadı.

Çalınan eşyaların toplam değeri yaklaşık 113 milyon euro olarak belirlendi; ancak kültürel değeri ölçülemez.

Aralarında, dokuz büyük ve 770 küçük elmasla süslenmiş gümüş-altın bir kılıçKraliçe Amalie Auguste’a ait 660 taşlı broşFrederick Augustus II’nin 15 büyük ve 100’den fazla küçük elmasla süslü şapka tokası ve 1740’lardan kalma, Polonya’nın Beyaz Kartal Nişanı madalyası vardı.

Bu son eser, 20 karatlık bir elmas ve kırmızı yakutlardan yapılmış Malta haçıyla, ünlü mücevher ustası Jean Jacques Pallard’ın eseriydi.

Hırsızlar, kaçış için kullandıkları Audi aracı bir garajda yakarak izlerini kaybettirdiler. Soruşturma, daha önce başka bir müzeden 100 kiloluk altın sikke çalan Berlinli suç ailesine uzandı. DNA kanıtı davayı kesinleştirdi.

Sonrası:
2023’te altı aile üyesi, ganimetin bir kısmını iade ettikten sonra altı yıla kadar hapis cezaları aldı. Hazine parçalarının yaklaşık yarısı hâlâ kayıp — muhtemelen sökülüp satıldı. Almanya, müze güvenliğini artırmak için milyonlarca euro harcadı; ancak bu soygun, modern çetelerin hızın incelikten daha etkili olduğunu kanıtlayan bir simge haline geldi.

Buna da bakın:

Yakın tarihin en cesur müze soygunları - Yedi dakika, 88 milyon euro ve sarsılan Louvre

Yakın tarihin en cesur müze soygunları – Yedi dakika, 88 milyon euro ve sarsılan Louvre

Louvre Mücevher Soygunu (Paris, 2025)

Nerede: Louvre Müzesi, Paris, Fransa
Çalınanlar: Fransa’nın Taç Mücevherlerinden sekiz parça, toplam değeri yaklaşık 88 milyon euro
Hırsızlar: En az üç maskeli adam, inşaat işçisi kılığında; soruşturma devam ediyor

Hikâye:
19 Ekim 2025 sabahı, Louvre her zamanki gibi erken ziyaretçilere kapılarını açtı. Dakikalar sonra, mekanik sepetli bir kamyon, Seine Nehri cephesine sessizce park etti. Hırsızlar platformu Galerie d’Apollon’un ikinci kat penceresinekadar yükseltti, camı taşlama diskiyle kesti ve Napolyon dönemine ait mücevherleri içeren iki vitrini kırdı. Alarm sirenleri çalmaya başladı, ancak beş dakikadan kısa bir sürede ortadan kayboldular.

Çalınan parçalardan biri — İmparatoriçe Eugénie’nin tacı — müzenin dışında bulundu; hırsızların kaçarken düşürdüğü ve hasar verdiği anlaşıldı. Suç, şok ve inanmazlık yarattı; güvenlik kameraları görüntülerinde ciddi kör noktalar olduğu ortaya çıktı ve müze personeli, zayıf güvenlik kapsaması ve personel eksikliği konusunda önceden yapılan uyarıların dikkate alınmadığını itiraf etti.

Sonrası:
Apollo Galerisi, güvenlik yenilemeleri tamamlanana kadar kapalı kaldı. Tüm çalınan parçalar, satışlarının engellenmesi için birkaç saat içinde Interpol tarafından listeye alındı. Henüz hiçbir şüpheli yakalanmadı, ancak soruşturmacılar içeriden bilgiye sahip profesyonel bir ağdan şüpheleniyor. Soygun, paha biçilmez eserlerin nasıl korunabileceğine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Buna da bakın:

Yakın tarihin en cesur müze soygunları

Tarihin en kusursuz soygunlarından birini ortaya çıkaran şey bir salamlı sandviçti

Özel Not: Antwerp Elmas Merkezi Soygunu (Belçika, 2003)

Nerede: Antwerp Elmas Merkezi, Antwerp, Belçika
Çalınanlar: Elmaslar, altın ve mücevherler; toplam değer 100 milyon ABD dolarından fazla
Hırsızlar: “La Scuola di Torino” (“Torino Okulu”) olarak bilinen bir çete; liderleri Leonardo Notarbartolo

Hikâye:
Her ne kadar bir müze olmasa da, Antwerp Elmas Merkezi’nde gerçekleştirilen bu sofistike soygun, “yüzyılın soygunu” olarak adlandırıldı. 10 güvenlik katmanı99 kamerakızılötesi sensörlermanyetik kilitler ve 100 milyon olası kombinasyona sahip bir kasa kilidi ile Antwerp Elmas Merkezi neredeyse geçilmez olarak kabul ediliyordu.

Ancak 2003 Şubat’ında bir grup İtalyan hırsız, aylarca binada bir ofis kiralayarak, güvenlik görevlilerinin rutinlerini inceledi ve kasanın küçük ölçekli bir replikasını inşa ederek Ocean’s 11’e yaraşır bir plan hazırladı.

Leonardo Notarbartolo’nun liderliğindeki ekip, neredeyse bir yıl boyunca tam ölçekli bir kasa maketi üzerinde prova yaptı. 15 Şubat 2003 gecesi kameraları devre dışı bıraktılar, ısı sensörlerini saç spreyiyle kapattılar ve manyetik kilidi özel yapım bir alüminyum plaka ile açtılar.

Sabah olduğunda, 123 kasa kutusunun içeriğiniboşaltmış, çantaları elmas, altın, gümüş ve mücevherlerle doldurmuşlardı — tek bir alarm bile çalmadan.

Polis, haftalar sonra bir çiftçinin ihbarı sayesinde çeteye ulaştı. Adam, arazisinde çöp bulmuştu: sandviç ambalajları, fişler ve yarı yanmış güvenlik kamera görüntüleri. Adli deliller arasında bir salamlı sandviçten alınan DNA örneği de vardı. Bu doğrudan Notarbartolo’ya götürdü.

Sonrası:
Notarbartolo 10 yıl hapis yattı, ancak elmasların çoğu hiçbir zaman bulunamadı. Çetenin lideriyle birlikte Ferdinando FinottoElio D’Onorio ve Pietro Tavano da suçtan tutuklandı. Birkaç ortak suçlu ise hiçbir zaman tespit edilemedi veya yakalanamadı.

Bu soygun, suç dünyasında sabır ve planlama üzerine bir ders vakası haline geldi. 2025’te Netflix’te yayımlanan Stolen: The Heist of the Century- Asrın Elmas Soygunu adlı belgesele konu oldu.