Finansal kaynakların yönetimi, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde sağlıklı bir ekonomik gelecek inşa etmek için hayati önem taşır. Bu blog yazımızda, akıllı bütçeleme tekniklerinden yatırım stratejilerine kadar finansal kaynakları etkili bir şekilde yönetmenin temel prensiplerini ele alacağız.
Finans, küresel salgın, savaş, doğal felaketler ve iklim krizi gibi gerçeklerle yüzleşen dünyada her ölçekten işletme için en kritik başlıklardan birine dönüştü. Ne pahasına olursa olsun büyüme hedeflerinin yerini sürdürülebilir kârlılığı sağlamak aldı. Bu yazımızda dönemsel koşulları da göz önünde bulundurarak “Finansal kaynakların doğru yönetimi neden önemlidir?” sorusuna odaklanıyoruz.
Dünyanın yaşadığı son üç yıl, şüphesiz ki daha önceliklere benzemiyor.
Tüm dünyayı etkileyen bir salgının sebep olduğu ekonomik yavaşlama, savaş ve iklim değişikliği kaynaklı risklerle birleşince, 2023’ü resesyon yılı haline getiriyor.
Belki de üç yıldır tedarik zinciri başlığını hiç konuşmadığımız kadar çok konuşuyoruz. Öte yandan jeopolitik dengeler değişiyor ve iş dünyası birden fazla değişim kaynağına ayak uydurmaya, iş sürekliliği sağlamaya odaklanıyor. Risk sermayesi yatırımlarının su gibi aktığı, işletmelerin ne pahasına olursa olsun büyümeyi öncelediği, enflasyonun kontrol edilebilir seviyelerde seyrettiği dönem geride kalmış gibi görünüyor. Dünyaya büyümenin yavaşladığı, enflasyonun zirvelerini yaşadığı yeni bir ekonomik paradigma hakim oluyor.
Tüm bunları karamsar bir tablo çizmek için anlatmıyoruz. İş dünyasında başarının risk yönetimi ve denge kontrolüyle mümkün olduğunun farkındalığıyla, 21. yüzyılın bu hareketli dönemlerini başarıyla atlatmak isteyen liderlere bazı ipuçları sunuyoruz. Bu sebeple finansal kaynakların doğru yönetiminin neden önemli olduğuna, finansal kaynakların yönetimi kavramından ne anlamamız gerektiğine odaklanacağız. Finansal sürdürülebilirlik sağlamak isteyen liderlerin etkin kaynak yönetimi için hangi stratejik kararlara dikkat etmesi gerektiğini konu edeceğiz.
Dilerseniz önce, küresel ekonomik görünüme ve önde gelen şirketlerin bu konuda neler düşündüğüne yakından bakalım.
Küresel ekonomik görünüm bize neler söylüyor?
Küresel ekonomik görünüme dair kapsamlı tahminler ve yorumlar almak için Uluslararası Para Fonu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü gibi kaynaklara göz atmak iyi olabilir. Uluslararası Para Fonu’nun başekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas’ın 30 Ocak 2023’te yayımladığı yazıda, küresel ekonominin 2024’te toparlanmadan önce, bu yıl yavaşlamaya hazırlandığı belirtiliyor. Enflasyonla mücadele ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ekonomik faaliyetleri baskılarken, büyümenin tarihsel standartlara göre zayıf kalmaya devam edeceği ifade ediliyor. Yine de dünyaca ünlü ekonomistler, ters rüzgarlara rağmen ekonomik görünümün 2023’ün ilk çeyreği itibarıyla bir önceki çeyreğe ve 2022 yıl sonuna kıyasla daha iyimser olabileceğini söylüyor. IMF, 2023’te küresel ekonominin %2,9, 2024’te ise biraz daha iyileşerek %3,1 büyüyeceğini öngörüyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) görüşleri de IMF’le uzlaşıyor. OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, küresel ekonomik görünümün bu yıl “biraz daha parlak” olduğunu, ancak enflasyon sorunlarının sürdüğünü söylüyor. 2023’ün başında dünyanın ekonomik görünümünün sadece iki-üç ay önce tahmin edilenden daha görece parlak olduğunu kaydeden ekonomist, enerji ve gıda fiyatlarının 2022’deki zirve fiyatlarından önemli ölçüde gerilediğini belirtiyor.
2022’yi kısaca hatırlayalım ve bugünlere geri dönelim:
Küresel ekonominin en büyük oyuncularından ABD’nin merkez bankası Fed, uzun süredir ısrarlı ve inatçı bir şahin politika izliyor. Faiz oranlarını düzenli olarak artıran merkez bankasının bu tutumu piyasalarda, şirket değerlemelerinde, yatırımcı güveninde gerilemeye sebep oluyor. Ve bugün, kimilerinin Fed’in ısrarlı faiz artışlarıyla ilişkilendirdiği banka iflaslarına tanıklık ediyoruz. Geçtiğimiz yılı ABD’nin en büyük 20 ticari bankası arasında tamamlayan Silicon Valley Bank’e 48 saat içinde likidite krizi sebebiyle el koyulduğunu, bu krizin Avrupa’ya sıçradığını ve Credit Suisse gibi dünyaca ünlü bir bankanın UBS tarafından 2 milyar dolar karşılığında satın alındığını biliyoruz. Güvenle özdeşleşen bankacılık hisseleri, Deutsche Bank gibi örnekleri düşündüğümüzde, bir borsa işlem gününde hızla çakıldığını izliyoruz. Girişimlerin aldığı risk sermayesi yatırımlarının 2021’e kıyasla 2022’de %35 düştüğünü görüyoruz. Yüksek değerlemeleri ve hızlı büyüme oranlarıyla zirvelere yerleşen ABD merkezli teknoloji şirketlerinin binlerce kişiyi işten çıkarma kararı aldığına yönelik haberlere alışıyoruz.
Peki, tüm bu görünümün iş dünyasındaki yansımaları neye işaret ediyor? Üst düzey liderler, 2023 ve sonrasında yaşanacak ekonomik gelişmeler konusunda nasıl planlar yapıyor, nasıl tutumlar izliyor?
CEO’lar ve CFO’lar ne düşünüyor?
Küresel danışmanlık şirketi PwC’nin her yıl dünyaca ünlü şirketlerin CEO’larıyla yürüttüğü CEO Araştırması’na göre liderlerin yaklaşık %40’ı, şirketlerinin mevcut yolunda devam etmesi hâlinde bundan 10 yıl sonra ekonomik olarak ayakta kalamayacağını düşünüyor. CEO’ların %56’sı değişen tüketici beklentilerinin, %53’ü değişen regülasyonların, %52’si yetenekli işgücü eksikliğinin kârlılık önündeki en büyük engeller olduğunu söylüyor.
Başka bir araştırma şirketi Deloitte’un 2023’ün ilk çeyreğinde şirketlerin finans liderleriyle yürüttüğü araştırma ise şirketlerin mali beklentileri konusunda iyimser olduklarını ifade eden CFO’ların oranının, geçtiğimiz çeyrekteki %20 değerinden bu çeyrekte %32’ye çıktığını gösteriyor. Risk alma iştahları az da olsa artan CFO’ların %93’ü, hafif geçecek bir resesyona hazırlandıklarını söylüyor. Yeni ekonomik paradigmanın iyileşme iklimini hazırlıklı bir biçimde karşılamak isteyen CFO’lar ise yeni pazarlara, büyümeye, satışa yatırım yapmaya; maliyetleri kontrol etmeye ve işletme verimliliğini artırmaya odaklanıyor.
Finans liderlerinin öncelikleri de değerlendirildiğinde, kârlılık ve performans yönetiminin, liderlerin ajandalarında ilk sıraya yerleştiği görülüyor. Durum böyleyken verimli yatırım yönetimi, başarılı nakit akışı yönetimi, borç yönetimi, vergi eğitimi gibi konular, ölçek ne olursa olsun bir ticari yapıya liderlik eden herkesin merak ettiği konular arasında başı çekiyor.
Finansal kaynakların doğru yönetimi neden önemli?
Bir işletme için iyi bir mali durum, işletmenizin başarılı olma ihtimalini artıran sağlam ve istikrarlı bir mali temele sahip olmak anlamına gelir. İşletmenin büyümesi ve başarılı olması için gerekli kaynakları sağlayan güçlü finansal durum, girişimlerin, KOBİ’lerin, bu temele odaklanması gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Bir girişim veya KOBİ için iyi bir mali durum, operasyonel giderleri karşılayacak yeterli sermayeye, güçlü bir nakit akışına ve borç yönetimi için stratejik bir plana sahip olmak gibi başlıklarla açıklanabilir. Herhangi bir işletme için yeterli sermayeye sahip olmak çok önemlidir. Zira işletmenin ne zaman istikrarlı kârlılığa ulaşacağı ve bu kârlılığını nasıl sürdürebileceği tam olarak belli değildir. İşler yolunda giderken ortaya çıkabilecek bir küresel, ekonomik veya regülatif kriz, her şeyi tersine çevirebilir.
Girişimci ve KOBİ’ler, nakit akışını artırmak için daha çok müşteriye, belki hibelere veya kredilere ihtiyaç duyarak finansman ihtiyaçlarını bu şekilde karşılayabilir. Fakat kredi ve hibe gibi gelir kaynakları, borç yönetiminde başarıyı da önceliğe dönüştürür. Girişimlerin üstlendikleri borç türlerinin farkında olmaları ve bunu etkili şekilde yönetmek için bir plan oluşturmaları gerekir. En iyi faiz oranlarını bulmak, borç vadelerini stratejik olarak hesaplamak ve kredi şartlarını anlamak, borç yönetiminde başarıyı elde etmek açısından önem arz eder.
Finansal yönetim, para kazanmak, operasyonları organize etmek, nakit akışını yönetmek, yatırım süreçlerini yönetmek, şirket değerlemesini belirlemek, uzun vadeli planlar ve stratejiler kurmak, ekonomik gerileme dönemlerinde sürdürülebilir bir işletme inşa etmek gibi başlıkları kapsar ve tüm bunları gerçekleştirebilmenin ön koşulu olarak konumlanır.
Finansal kaynakların doğru yönetiminden ne anlamalıyız?
Bu konu birden fazla başlığı içerir ve aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
Nakit akışı yönetimi: Nakit akışı, günlük işlerin yürütülmesi açısından önem arz eder. Nakit akışı düzenli olmayan şirketlerin kârlılık yakalamaları, borçlarını yönetmeleri mümkün olmaz.